BİPOLAR BOZUKLUK
Bipolar bozukluk (İki uçlu duygudurum bozukluğu, manik-depresif hastalık) belli bir düzen olmaksızın tekrarlayan mani (duygulanımda yükselme,taşkınlık), hipomani, depresyon (çökkün duygulanım) ya
da mixed görünümlü duygudurum dönemleri ile karakterize, kronik seyirli, mesleki, ailesel ve sosyal alanlarda işlevsellikte belirgin bozulmaya yol açan bir duygudurum bozukluğudur. Birbirlerine zıt gibi görünen maniden depresyona kadar uzanan ruh halindeki yatışma ve alevlenmelerle
seyreder. Hastalık dönemleri dışında ise hastalarda yaşamı etkileyen kalıntı
belirtiler görülmekle birlikte, hastalar düzelir.
Bipolar, DSM-IV TR tanı ölçütlerine göre tanı konur.
Bipolar Bozukluk Ne Sıklıkta Görülür?
Bipolar bozukluk, her yaşta başlama
olasılığına rağmen sıklıkla 15-35´li yaşlarda başlar ve genellikle yaşam
boyunca sürer. Çocuklarda ve 65 yaş üstünde nadiren yeni teşhis görülür. Yaşam
boyu prevelans %1.2 (%1-3). Kadın-erkek arasında görülme sıklığı neredeyse aynıdır. Tüm dünyada dağılımı benzer sıklıkta görülmektedir.
Bipolar Bozukluğun Nedenleri
Bipolar Bozukluğun ortaya konan kesin bir
nedeni olmamakla beraber multifaktöriyel bir hastalık olduğu düşünülmektedir. Genlerdeki değişim, beyindeki mediyatör maddeler sistemindeki değişim
veya hormonal değişiklikler gibi biyolojik nedenler, bu faktörler arasında yer
alır. Hastalığın aile üyelerinde Bipolar Bozukluk
olanlarda, olmayanlara göre ortaya çıkmasının daha yüksek ihtimalli olduğu
bilinmektedir. Bu da genetik bir sebebinin olabileceğini düşündürmektedir.
Biyokimyasal Etkenler
Düşünce, davranışlar ve duyguları düzenleyen
beynin frontal korteks, limbik sistem bölgelerinde biyokimyasal nedenlerin
araştırılmasında özellikle monoaminerjik sistem, bunların içinde de
noradrenalin, serotonin ve daha az oranda da dopamin isimli ileti sisteminde
görev alan monaaminlerin üzerine odaklanılmıştır. Özellikle mani oluşumunda noradrenerjik
aktivasyondan ve kolinerjik yetersizlikten söz edilmektedir. Manide
dopaminerjik sistem aktivitesinde uyarılma vardır. Depresyonun monoaminlerdeki
azalma, maninin ise monoaminlerdeki artmayla ortaya çıktığı ileri sürülmüştür.
Etiyolojide rol oynadığı düşünülen diğer başlıca nörotransmitterler ise, asetilkolin,
GABA ve glutamattır. Asetilkolinin sinaptik salınımının depresyon,bunun
azalmasının ise mani ile ilgili olduğu bildirilmiştir.
Bipolar Bozukluk Tipleri
Bipolar-1 Bozukluk:
Major depresyon, mani, hipomani ve karma
dönemlerin hepsi ortaya çıkabilir. Ancak, tanıyı koyduran ana özellik manik bir
dönemin varlığı olup hasta yalnızca bir manik dönem geçirse bile tanı, bipolar 1
bozukluk olur.
Bipolar-2 Bozukluk:
Hasta bir depresyon ve hipomani geçirmişse Bipolar Tip 2 bozukluk tanısı alır.
Siklotimi:
2 yıl boyunca sürekli minor depresif
ve hipomanik belirtilerin birbiri arkasına görüldüğü, 2 aydan daha uzun süre
iyilik halinin olmadığı alt tip. Depresyon, manik ya da karma dönemler bulunmaz.
Klinik Görünüm
Manik Epizot
A. En az bir hafta süren duygudurum
değişikliği (Taşkın, öfori, irritabl, olağan dışı yükselme)
B. Semptomlardan en az üçünün (duygudurum
irritabl ise dördü) bulunması;
Ø Grandiyözite (büyüklük
hissi)
Ø Az uyuma (3 saatlik uyku
ile dinlenme)
Ø İştahta azalma
Ø Cinsel istekte artış
Ø Logore (çok konuşma),
pressure
Ø Fikir uçuşması,
düşüncelerin yarışması
Ø Distraktibilite (Odaklanmada
sorun)
Ø Amaca yönelik etkinlik
artışı veya psikomotor ajitasyon
Ø Kötü sonuçları olma potansiyeli yüksek, zevk veren etkinliklere aşırı ilgi, katılım, risk alma, umursamaz davranışlar
Hipomani
Hipomani belirtileri, maniye göre daha
hafiftir. İşlevsellikte belirgin bozulma olmamakla birlikte duygudurum ve işlev
değişiklikleri çevresi tarafından fark edilir düzeydedir. Atak sırasında kişinin kendine güveninde aşırı artma, uyku ihtiyacında azalma, dikkatinin
kolayca dağılması, fiziksel ve zihinsel aktivitede aşırı artma gibi
belirtilerden birkaçının bir arada bulunması gerekir.
Depresif Epizot
Ø Disfori
Ø Anhedoni (ilgi-istek
azalması)
Ø Psikomotor yavaşlama
Ø Anerji
Ø Dikkatin azalması ve
dikkatini toplayamama
Ø Unutkanlık hali
Ø Değersizlik veya suçluluk
düşünceleri
Ø Geleceğe ilişkin
karamsarlık ve güvensizlik
Ø Aileden ve yakın çevreden
uzaklaşmak
Ø Uyku problemleri (uykuya
dalamama, erken uyanma, sık sık uyanma, kâbuslar görme,uyku azalması ya da
artması)
Ø İştah azalması veya
artması
Ø Cinsel istek kaybı
Ø Adet düzensizliği gibi
bedensel yakınmalar
Ø Kendine zarar verme ve intihar eğilimi
Tedavi Yöntemleri
Bipolar bozukluğun belli bir tedavisi yoktur, hastanın durumuna
göre farklı şekilde bir tedavi planı hazırlanır. Hastanın hekimle olan iş
birliği ve aile yakınlarının tedavi sürecindeki destekleri de oldukça önemlidir. Tedavide, başlıca ilaç ve psikoterapi kullanılmaktadır. Atak
dönemlerinde hasta eğer depresif bir dönemdeyse genellikle antidepresanlarla ilaç
tedavisi yapılır. Manik dönemde ise eğer psikotik belirtiler eşlik ediyorsa
antipsikotiklerden faydalanılabilir. Atakların dışında kişinin
normal hayatını sürdürebildiği bu hastalığın tedavisinde asıl önemli nokta
koruyucu tedavidir. Çünkü ataklar geçicidir ama tekrarlama riski
her zaman vardır. Duygudurum dengeleyici ilaçlar bu açıdan oldukça önemlidir. İlaç tedavisi olarak tercih edilen ilaçların başında lityum gelirken valproat
ve ketiapin kombinasyonu, karbamazepin gibi antiepileptikler, antipsikotikler
kullanılabilmektedir. Psikoterapi veya konuşma terapisi hasta ve hasta yakını
için destek sağlamak, eğitim vermek ve rehberlik yapmak amacıyla kullanılmakta
olan bir diğer tedavi yöntemidir. Etkili tedavi planında genellikle ilaç
tedavisinin yanında konuşma terapisi de bulunmalıdır.
Tedavi programında ilaç tedavisi yanı sıra düzenli
beslenme, düzenli uyku, düzenli egzersiz ve alkol – madde kullanım
alışkanlıklarından uzaklaşma, günlük rutinlerini belirleme, nefes
egzersizleri, pozitif düşünme ve davranma becerilerini geliştirme, stresle baş edebilme,
öfke ve depresyon (çökkünlük) gibi duygularla teker teker başa çıkmayı öğrenme, aile bireyleriyle veya arkadaşlarıyla rahatsızlığını paylaşma, hastalığın
seyri konusunda ayrıntılı bilgiye sahip olma gibi yaşamının düzene sokulması için
hastaya bazı önerilerde bulunmak gerekmektedir. Bu sayede mani veya depresyon
dönemlerini tetikleyen stimülasyonlar azaltılmış olur.
0 Yorumlar